IŞIĞIN MİSTİK İZLERİ
Fotoğraf, tekniğin anlamla karışımından oluşan bir ifade aracı olarak insanoğlunu derinden etkileyen ve sarsan oldukça büyük bir güce sahiptir. Her gün gördüğümüz ve belki de çoğu zaman kanıksamış olduğumuz görüntülerin bile tek kare fotoğrafını gördüğümüzde bazen fazlasıyla etkilenip o fotoğrafta yüklü bambaşka anlamları keşfedebiliriz.
Fotoğrafı var eden ışık olayın başrol oyuncusu konumundadır hep. Nesnel gerçekliğin çok çok ilerisini; içsel gerçekliği ifade etme yolu olarak da sanatçı fotoğrafı araç olarak kullanmak istediğinde önünde engin bir denizin varlığını fark eder. Bir ressamın fırçasını ve boyasını tuval üzerinde gezdirerek kendi dünyasını ve benliğini şekillendirmesi gibi fotoğrafçının da makinesi ve ışığıyla bu yolla kendisini, his ve düşüncelerini aktarması oldukça doğaldır.
“Işığın Mistik İzleri” isimli bu fotoğraflarda ışıkla boyama tekniğinin yardımıyla bugüne kadarki yaşamışlığımın ve edinegelmişliğimin bir sorgulaması ve hesaplaşmasının dışavurumu vardır aslında. Işığın karanlıktaki raksının yansımalarını kaydederken insanın benliğinde bir yolculuk yapıp maddesel dünyadan soyutlanmıştır gerçekte.
Doğduğu andan ölümüne insanoğlu özünde hep yalnızdır. Dünyayı her birey kendi öz penceresinden algılayarak yorumlar. Bazen dış dünyaya karşı korunabilmek için birçok maske oluşturup onlarla var ederiz kendimizi. Maskelerimiz olmadan ayakta kalabilmek zor gelir çoğumuza ama bunu da yadırgarız ve sorgularız hep ruhumuzun iç çeperlerinde.
Fotoğraflarımın ana teması, gittikçe materyalleşen dünyada hislerimizin de örselendiği, benmerkezci anlayışın bizi nereye götürdüğü sorusunun acı hesaplaşmaları ve bir nevi bireyin kendisiyle yüzleşmesidir.
SERAP ŞAHAN SOKOL
Yer : Efsad Tarih : 07 Haziran 2009 Saat : 14:30