ÖZCAN YURDALAN
UYGULAMALI
BELGESEL HİKAYELER
SEMİNERİ
(online)
11 Ekim 2021
SÜRE:
6 OTURUM
(18 Saat Teorik Çalışma) + (Oturum Dışı Uygulama Ödevleri)
KATILIMCI SAYISI:
20 + kişi
ÇALIŞMA PROGRAMI:
- OTURUM: 11 Ekim 2021 Pazartesi …..20:30 – 23:30
- OTURUM: 13 Ekim 2021 Çarşamba ….20:30 – 23:30
- OTURUM: 15 Ekim 2021 Cuma ………20:30 – 23:30
- OTURUM: 18 Ekim 2021 Pazartesi …..20:30 – 23:30
- OTURUM: 22 Ekim 2021 Cuma …20:30 – 23:30
- OTURUM: 25 Ekim 2021 Pazartesi ……….20:30 – 23:30
KATILIM KOŞULLARI :
- Fotoğraf çekmeyi bilmek.
- Hangi türden olursa bir fotoğraf makinesine sahip olmak.
- Atölye çalışmasına aksatmadan devam etmek.
AMAÇ:
Fotoğrafçıların çektikleri her kare, gösterdikleri her fotoğraf, aynı zamanda onların hayata bakışıdır, hayattan ne anladıklarıdır ve gerçekle kurdukları ilişkinin yansımasıdır.
Belgesel fotoğrafçılar yakın çevrelerine, yaşadıkları topluma ve çağa tanık olmaya çalışırken çokça kullandıkları yöntem foto röportajdır. Tanık oldukları hikayeyi bir dizi fotoğrafla anlatırken artistik düzeyi gözetir, yaratıcı uygulamalara başvururlar. Amaçları hayatı estetize etmek değil, tanık oldukları gerçekliği anlamaya çalışmaktır.
YÖNTEM:
Bu atölye çalışmasında “Belgesel Fotoğraf ve Fotoröportaj – Özcan Yurdalan / Agora Kitaplığı – 2008” kitabı temel alınır. Uygulamalı atölye çalışması katılımcı yöntemle gerçekleştirilir. Etik, estetik, dil, anlatım ve yaratıcılık konularında bireysel ve grup halinde – teorik ve pratik çalışmalar yapılır.
Seminer süresinde belgesel hikâye örnekleri incelenir ve isteyen katılımcıların çalışacağı birer belgesel hikaye tüm aşamalarıyla uygulanarak tamamlanır. Katılımcının hikayesi seminer programı içinde tamamlanmadığı takdirde fotoğrafçının istemesi halinde çalışmaya devam edilir.
GEREKÇE *
“Bu kitap üç nedenle yazıldı. Biri, bunca zamandır emek verip çaba harcadığımız fotoğraf nedir ne değildir, toplumsal işlevi nasıl olur konusunu ele almaktı. İkincisi, röportaj fotoğrafçılığının Türkiye’de yeniden gündeme geldiği son yıllarda bir taraftan yaygınlaşırken diğer taraftan hızla içinin boşaltılmasından duyulan endişeydi. Üçüncüsü ise uzun zamandır atölye çalışmalarında ve kendi pratiklerimizde uyguladığımız fotoröportaj yönteminin yazılı hale getirilmesiydi.
Bu üç nedenle ortaya çıkan kitap aslında topluca bir tartışma ihtiyacının ifadesi olarak görülmeli. Burada dile getirilen fikirler ve önerilen yöntemler, bugün bulunduğum yerden baktığım zaman gördüklerimdir ve mutlak doğruları, değişmez gerçekleri, tek modelleri ifade etmez.
İnsanla doğrudan ilişki kuran görsel bir dil olan fotoğraf, bunca yaygın olduğu günümüzde, toplumların hayatında önemli bir yer tutar. Aslında maruz kaldığımızı hiç fark etmeden görüntülerle biteviye ilişki içinde olduğumuzu biliyoruz. Fotoğrafın gerek insan yaşamındaki yerini, gerekse toplumsal süreçlerdeki etkisini, siyasal, sosyal ve ekonomik alanlardaki işlevini izah etmek için düşünmelere ve araştırmalara ihtiyaç duyduğumuz açık.
Fotoğrafın belgesel olarak kullanımı, içinde yaşamamız için bize dayatılan sınırlara itiraz etmenin ve sorumluluk hissederek hayata müdahil olmanın yaratıcılığa açık alanlarından biri oldu. Dünya tarihinde de, Türkiye’deki kısa ve kesintili varoluşunda da benzer ihtiyaçlar için kullanılan bu alan, güvenilir tanıklıklar üstünden söz kurulan karşılıklı bir iletişim ortamı yarattı. Fotoröportajların anlattığı hikâyeler bir itirazı dile getirdi, muhalif duruşları ifade etti. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna dair fikirleri, görüntü ve yazıyla dile getiren anlatılar fotoröportajlarla yaratıldı.
80’lerin etkisiyle biçimlenmiş Türkiye fotoğrafının, fotoğraf çevrelerinin ve fotoğrafçı zihniyetinin günümüzdeki durumu açıkça tartışılmadan, belgesel fotoğrafın ve fotoröportajın sahici bir var oluş gerçekleştirmesi oldukça zor. İçeriğinden ayrılarak sadece biçimsel bir araç olarak ele alınması ise sık rastlanan kendiliğinden ve sıradan bir durum. Moda gibi gelip geçiverme hali. Aynı biçimde indirgemeci tutumla ele alınması, net fikirler ve tutumlar sergilenmeden imalarla, inkârlarla bir anda gündem dışına itilivermesi de vakıa. Bizim çevrelerde bu tür tutumların sorumluluğu olmadığı gibi bedeli de yok. Öte yandan belgeselin bunca yıllık Türkiye fotoğrafı tarihindeki hali de pek iç açıcı değil. İşlevsel bir arşiv bulunmadığı gibi, toplumsal hayattan karşılaştırmalar yapabilmek için bilinçle hazırlanmış kapsamlı görsel tanıklıklara da sahip değiliz.”
*-“Belgesel Fotoğraf ve Fotoröportaj Kitabı’ndan”