FOTOĞRAFIN PLASTİK ÖĞELERİ VE DEĞERLERİ
Faruk ATALAYER*
Uzayı kapatan, uzayı sınırlayıp çevresinden ayrılan her şey, paketlenmiş bir “varlıktır.” Fotoğrafta, bu anlamda (özdeği ne olursa olsun) bir varlıktır. Ama fotoğraf, “herhangi bir varlık” değildir. “İnsana özge bilginin, emeğin, tekniğin” yoğunlaşmasıyla oluşan fotoğraf, “yapay” bir varlıktır. Yapay varlık olarak oluşumunda; “özel bilgi, özel emek, özel teknik ve telnoloji” kullananıldığından, fotoğraf “özel bir yapay varlıktır.” Ama onu “daha özel” yapan niteliği, yakalayıp, tesbit ettiği bir “anı,” EN AZ BOZULMAYLA, “geleceğe aktaran, ileten anlam varlıklaşması” olmasıdır. En arabesk, en amatör kullanım ve üretimlere karşın, fotoğraf “kendine özge” öğe ve değerleriyle “görsel iletişimde estetik bir dilidir.” Bu yapay varlığın dili, diğer diller gibi, “işaretlerle, simgelerle, gösterege ve görünüşlerle” varlıklaşır. Diğer plastik sanat ve tasarım alanlarının dil öğeleri, fotoğrafın da dil öğeleridir. Bunlar: NOKTA, ÇİZGİ, LEKE-YÜZEY, DOKU, RENK, BİÇİM, ÖLÇÜ, TON (IŞIK-GÖLGE), ARALIK (ESPAS), YÖN öğeleridir.
1-NOKTA: Evrende nokta yoktur. Bir işaret olarak “insan icadı” olan NOKTA: anlamı olmayan, yüklendiği anlamı kültüre göre temsil eden, “uyarıcı sinyaller gönderme gücüne sahip” taneçiktir, köşedir. İnsani “algı sınırlılıkların” kapsamında “farkedilen küçüklük” öğesidir. Klasik olarak “dairesel esaslı” tanecik olarak biçimlenen, bir im/işaret değeri taşıyan nokta: “benek, parçacık, gren, köşe, kesişim odağı-merkezi” olarak varlık kazanır. “Tek boyutluluğundan” dolayı anlamı yoktur. Kültür tarafından yüklenen anlamı iletendir. Nokta olmaksızın, görüntü oluşturmak olası değildir. Fotoğrafda, büyüklükleri, sıklığı, yeri, rengi, tonuyla, “anlam değerlerinin” oluşmasına katılan temel bir öğedir. Köşeli görünen biçimlerin değeridir. Diğer bir acıdan, özel olarak noktasal görünümlü “grenli” fotoğrafların, noktaya dayalı oluşmasıdır. (Düşük asa veya hızlı birinci banyo ile edinilen efeklerdir. Özellikle büyük ebatlı fotoğrafların kaçınılmazıdır.) Bu tip fotoğraflarda nokta, doğrudan görüntü örgüsünün dokusu olarak yer tutar.
2-ÇİZGİ: Çizgi de insan icadı yapay bir öğedir. Daha çok “kenarlarla” ilgili olup, “sınırları belirleyen, sınır çizen” plastik öğedir. Fotoğrafta özel olarak “tramlanan” fotoğraflar, kendine özge çizgisel bir görüntü örgüsü oluşturur. Çizgiler fotoğtafta da; “doku” (çizgisel dokular), “ton” (çizgisellikle ton-aydınlık değerleri), “kenarlarla biçimlerin” (kalın-ince, durgun-hareketli, düz-eğri) oluşumuna doğrudan katılırlar. “Konumlarıyla, yönüyle de” hareketten ritim etkisine kadar çizgisellik, “görüntünün baskın karakteride” olabilmektedir.
3-LEKE-YÜZEY: Biçimlerin dış yüzeyidir,, kabuk yapısıdır. Simgesel esasda, “yüzey geometrisinin, aydınlık ve doku değerlerinin” alansal oluşumudur. Fotoğrafın iki boyutlu düzlemsel alanında, “hacim, kabartı ve görünüş” etkilerinin meydana gelmesini, yansıtılmasını sağlayan temel öğedir. Renkli veya siyah beyaz “açık-koyu” değerleriyle de “derinlik etkisinin” ana ifade öğesi lekedir. Fotoğraf, bir anlamda lekelerin örgüsüdür. Lekelerin dağılımındaki, düzenindeki birlik, tamlık, “güzel fotoğrafın” kaçınılmazıdır.
4-BİÇİM: Doğal veya yapay varlıkların görünümleridir. Biçim, varlığın görünüşüdür. Varlıkların en nesnel, en gerçekci ve doğruya en yakın gösteren fotoğraf, biçim iletişiminin en etkili eylemliliğidir. “Köşeli-yuvarlak, doğal yapay, organik inorganik, hareketli-durgun, tanımlı-tanımsız, büyük-küçük, parlak-opak, morf-amorf,” görüntü örgüsündeki biçim zıtlıklarıdır. Bu zıtlıklar daima birlikte olup, biri baskın-egemendir. Bunların seçimi, düzeni, dengesi, anlamın estetik başarsını oluşturur. Biçimlerin algılanmasında renkten parıltıya, hareketten ölçüye, tondan dokuya kadar, farklı, şaşırtıcı, ilginç anlatımlar, fotoğrafın dilini oluşturur. Gerçek olan “görünüşle”, insanın algıladığı “görüntü” arasındaki farkı en aza indiren etkileşim, fotoğrafdır.
5-DOKU: Doku, varlığın “kabuk” yapılanışıdır. Doku değerlerinin, anlama göre kullanımı, fotoğrafın zenginliğini oluşturur. “Sert-yumuşak, kuru-ıslak, parıltılı-mat, pürüzlü-pürüzsüz, organik-inorganik, doğal-yapay” (vs) doku zıtlıkları; anlam ifadesinden derinliği biçimlendirmeye kadar fotoğrafın en temel öğesidir. Anlama, mesaja uygun doku seçiminin doğru yapılması, fotoğrafın estetik değerini artırır. Bazı konular ise, salt “baskın-egemen” doku ile ifadelenir. Ama fotoğrafın dokuda asıl olarak varlıklaştırdığı değerler; “zaman ve ışıktır.” Zaman ve ışık dokusunun “yakalayıcısı, dondurucusu, nesnelleyicisi ve geleceğe taşıyıcısı” olarak, tüm plastik sanatlar içinde en fazla olanağa fotoğraf sahiptir. Çünkü, fotoğrafın temel varoluşu, ışığa dayalıdır. Fotoğraf, “ışık yakalama sanatıdır.” Geleceğe an olarak kalmanın yolu, özdekden yansıyan ışığın dondurulmasıdır. Bu konuda GERÇEĞE EN YAKIN dil, fotoğrafdır.
6-RENK: Renk, ışık frekanslarıdır. Boya asla renk değildir. (Işığı kimyasal olarak ayrıştırandır.) Renk başlı başına geniş bir konu olduğundan, burada “birden çok renk kullanımında” ki (Fotoğraf sanatının da kaçınılmazıdır.) ilkeleri göze batırmak yeterli olacaktır. Birden çok rengin kullanımında, konuya ve biçim düzenine uyumlu renk seçimi, ZITLIKLARA/KONTRASLARA göre ayarlanır. “Sıcak-soğuk, açık-koyu, kirli-temiz, az-çok” ve “tamamlayıcı/komplemanter” zıtlıklar (sümültan, süksesif ve aldatıcı renk kontraslarıyla birlikte), en çok kullanılan armoni yaratma yollarıdır. Hangi kontras kullanılırsa kullanılsın, renk düzeni kurmada ilke; “baskın-egemen/dominant rengin seçimidir.” Yani, konuya, temaya, soruna en uygun renk seçilir. Bu renge göre kontras düzenlemesi yapılır.
7-IŞIK-GÖLGE: Fotoğrafın, fotoğraf olarak varlıklaşmasında, “ışık ve ışıksızlık” ana belirleyicidir. Fiziksel “aydınlık ve karanlığın” düz düzlem yüzeyinde yansıtılması, yapay görüntü varlıklaşmasının “gerçekmiş gibi” algılanmasını, duyumsanmasını, görünür kılınmasını sağlar. Görüntü alanınıda (fotoğraf yüzeyinde) gerçek gölge yoktur. Ama sanki gölge varmış yapaylığının üretilmesi, fotoğrafla gerçeğe daha yakın gerçekleşmektedir. Işık gölgenin fotoğraf yüzeyindeki “dağılımını, yönünü” ve birbirleriyle olan “oranını” seçme; çekenin birikimine ve kişiliğine dayanır. Gölge değerlerinin çok olması GECE KARANLIĞINI, eş miktardalığı ALACA KARANLIĞI, ışıklı tonların fazlalığı GÜNDÜZÜ yansıtır.
Işık gölgenin, plastik dildeki karşılığı TON’dur. TON, bir yüzeyin “aydınlık değeridir.” Ton değerlerinin dengesi (açık-koyu dengesi), fotoğrafın başarısında ayarlanması gereken en önemli sorundur. Genel olarak “eşitsizlik” üzerine kurulu, zıtlık esaslı ton dengeleri, çok etkin ifadeleri oluşturmaktadır.
8-YÖN: Yere dik olan, merkezleyerek gören insanın “görme fizyolojisine” en uygun görüntü örgüsü; fotoğrafla üretimektedir. İnsanın yön bilinci, algısı ve duygusuna en yakın sunum, fotoğrafla sağlanmaktadır. ALT-ÜST, SAĞ-SOL, ÖN-ARKA, YAKIN-UZAK gibi değerler; fotoğraf varlığının anlam, işlev ve estetik değerlerinin oluş konumlarıdır. Konuya, anlama, bildiriye göre yönler arası DENGE, BİRLİK, görüntünün bütünlüğünü oluşturur. Her görüntü alanında EGEMEN YÖN, anlatı biçemine, konuya, istenilene göre seçilir. Yön, fotoğrafik yüzeyde oluşan “sanal perspektif derinliğinin de” ana yansıtıcısıdır.
9-ÖLÇÜ: Fotoğraf, doğrudan mekanik bir ölçü esasına dayanan “ölçekle varolur.” (Fotoğraf genel olarak mecek sistemine bağlı küçültme ölçeği içerir.) Görünenlerin, küçülenlerin, görünmeyenlerin konuya uzaklığını ölçülendirme belirler. Konunun sunuş yapısı, sanatcının ölçülendirme niteliğini de yansıtır. Bu ayar; bakış yüksekliğinden ışık alma acısına, en önde bulunması gerekenden anlam varlığının bulunacağı yere kadar pek çok şeyi kapsar. Fotoğraf “ölçülerle ve ölçümlemelerle” varolur. Yine her fotoğrafın kaçınılmazı olan “ritim değerleri,” ölçü ayarları ile üretilir. Ölçülendirme aynı zamanda ESPAS (şeyler arasındaki mesafe-uzaklık) ayarıdır. Hem öndelik arkadalık, hem sağdalık soldalık, hem de örtme yakıdalık ilişkileri espasları oluşturur. Espas, aynı zamanda büyüklük küçüklük, yakınlık uzaklık değerlerinin ayarını sağlamadır.
Başarılı bir fotoğrafın estetik güzelliği bu öğelerle ve bu öğelerin düzeniyle yaratılır. Bu öğeler, her fotoğrafın “olmazsa olmazıdır.”
BİLİYOR MUSUNAZ? GÖRSEL ESTETİK İLETİŞİM, BEN OLMANIN, BİREY OLMANIN EN ETKİN YOLUDUR.
Anadolu Ünv.Güz.San.Fak.Öğr.Üy.