EFSAD’da 27 Ocak – Belgesel Fotoğraf Günleri: FİKRİ FİRARDA

ESKİŞEHİR BELGESEL FOTOĞRAF GÜNLERİ kapsamında bu hafta arka arkaya gösterilecek 8 sunumdan oluşan “Fikri Firarda” adlı etkinliğe tüm fotoğraf severler davetlidir.

27 Ocak Cuma 19:00

Özdilek Sanat Merkezi

 

FİKRİ FİRARDA

Güncel sanatın yansımalarını tüm sanat dallarında olduğu gibi fotoğrafta da görmek mümkün. Son zamanlarda oldukça artan sayıda fotoğrafçı kendini bu alanda ifade etme yolunu seçiyor. Klasik Belgesel Fotoğraf anlayışımızı bir anlamda esneten bu çalışmalarda, daha ziyade fikirlerin ön plana çıktığını ve kafamızda yaratılan sınırların yavaş yavaş ortadan kalktığını görebiliyoruz.

Belgesel fotoğrafa farklı yaklaşımların yer aldığı bu bölümde davetli 8 çalışma bulunuyor.

PROGRAM

Berrak Sessizlik  04’29” Dilara Arısoy

Ya Tutarsa  07’19”   Orhan Cem Çetin

Olanlık.  04’03” İpek Çınar

Evden Sokak Fotoğrafları  03’14 Beril Gür

0db  08’19” Sergen Şehitoğlu

Japonya Çalışmaları  04’12” Silva Bingaz

Küçük Adam  04’35” Susana Cabañero

Beyaz Yalanlar 02’36” Ali Taptık

 

Berrak Sessizlik  

Sessizlik tersten okunduğunda açık ve seçik…

Sessizlik duyulabilir çünkü sen oradasın.

Ya Tutarsa  

Orhan Cem Çetin’in ilk kez Turist(in) Formation sergisi kapsamında İzmir K2 Galeri’de sergilenen, İzmir izlenimlerinin özeti niteliğindeki çalışması Ya Tutarsa, büyük, absürd, uyumsuz ama bir o kadar da kolay ve zahmetsizce eklemlenen bir kolajdır. Kolaj, İzmir ayrıntıları, gezi/sergideki diğer sanatçıların (Cemile Kaptan, İnsel İnal, Didem Dayı, Rüçhan Şahinoğlu Altınel, Ferhat Satıcı ve Suat Öğüt) Çetin’in ricası üzerine ona hemen oracıkta armağan ettikleri İzmir hatıraları ve yine gezi sırasında gerçekleştirilen “her telden” ses kayıtlarından oluşmaktadır. Bütün bu parçalar birbirinden habersiz, birbirine ilgisiz, işlevlerinden uzak görünmektedir. Ama, ya tutarsa?

Şubat-Mart 2010

Olanlık.  

2014 Ekim’inde başladığım “Olanlık.”, o dönem sahip olduğum öfke ve hayal kırıklığını yönetmek, başka şeylere yönelterek kurtulmak adına, bir nevi terapi olarak gördüğüm bir çalışmaydı. Ancak sonrasında bir dönemin tüm gelgitlerini, meydan okumalarını, vazgeçişlerini, kanırtmasını ve umutsuzluğunu gün be gün belgeleyen bir süreç hikayesine dönüştü.

Sona ermeyen bir umudun sürekli hayal kırıklığıyla sonuçlanmasının hikayesi. Sisifos gibi. Adını Ahmet Güntan’a borçludur. O iyi ki var.

Evden Sokak Fotoğrafları 

Odamın içinde tam kırk iki gün sürecek bir seyahate çıktım ve bu seyahati tamamladım. Yol boyunca edindiğim ilginç izlenimler ve aldığım sürekli haz, bende bu seyahati anlatma isteği uyandırdı; bunun yararlı olacağına olan kesin inancım da kararımı vermemi sağladı.”

Xavier de Maistre, Odamda Seyahat, 1794

“Odamda Seyahat”ten ilham alan pencereler arası bu yolculukta kendi yaşadığım kenti ilk defa görüyormuş gibi bir algı açıklığına sahip olarak deneyimlemeye çalıştım. Günün farklı saatlerini, mevsimleri, sesleri takip ederek gelişen seri, fotoğrafın voyöristik durumunu bir anlamda ters yüz ederek sokağa/kamusal olana, özel olanın içinden bakıyor. Durumu gereği sahip olduğu kuşbakışı perspektif ve halihazırdaki mimari elementleri gündelik hayatın absürd durumlarını kaydederken araç olarak kullanıyor.

0db

Fotoğraf sanatçısı Sergen Şehitoğlu’nun “0dB” adlı fotoğraf projesi, temel olarak insansız alanların yoğunluğunu irdeliyor. İnsanın en alt duyum eşiğine verdiği bir değer olarak “0dB”, aslında mutlak bir sessizlik durumunu değil, insan algısının sınırını ifade ediyor. “0dB” noktasındaki sesler ve titreşimlerse, Sergen Şehitoğlu’nun peşine düştüğü yalnız mekânların hikâyelerinde yankılanıyor. Fotoğraflarında öyküsel bir dizilim izleyen Sergen Şehitoğlu, kentin karanlık ve yalnız köşelerinde “0dB”lik bir gürültünün karşılığını arıyor. 0dB, kimsenin olmadığı bir şehirde sessizliğin görsellerini sunuyor. Hakan Bıçakcı’nın hikayesiyle bütünleşen fotoğraflar, kasvetli bir rüyaya davet ediyor. Bir süreliğine bile olsa başka hiçbirşey düşünmeden, fotoğrafların yarattığı şehirde, boş sokaklarda, yeraltı tünellerinde, geceden gündüze, gündüzden tekrar geceye kadar geçen süreçte, sessiz bir gezintiye çıkarıyor.

“Pırıl pırıl gündüzün arkasında karanlık bir gece vardır.” İtalyan Atasözü

Japonya Çalışmaları 

Bir fotoğrafçı olarak ben dünyanın neresine gidersem gideyim, hep aynı kozayı örmeye çalışırım. Her ne kadar fotoğraf çekmek için benzer şartları oluşturmaya çalışsamda şehrin ve zamanın özgünlüğü devreye girer ve fotoğrafları benim oldugu kadar, o sehrin fotoğrafları  haline de dönüştürür, belki de fotoğrafta aynı kozayı örerken oluşan küçük değişimlerin bir kısmını her şehrin örtüsünün altında gizlenen gizemli ve özgün ruha borçluyuzdur.Benim icin şehrin örtüsünü kaldırma kronik bir şekilde insanlığın en temelde birbirine benzeşen varoluş biçimlerine dokunmaktır, bu her dokunuşta bir kez daha insanların bütün dünyada benzer olduğunu görürüm. Ama peki farklılık nedir? Farklılıkları görsel ve biçimsel ve sessel olarak söylemek çok kolay olacaktır. Bunlardan burada söz etmeyeceğim çünkü bunlar benim icin akla dayalı farklıklardır  ve son derece biçimseldir. Bense duyumsal ve sezgisel olan farklıklardan bahsedeceğim çünkü benim fotoğraf görüşüme göre sadece akla dayalı bir görsellik oluşturmak kaba bir dokümanterizmden ve o bölgenin ruhuna dokunamamaktan ibaret olacaktır.

O zaman nedir duyumsal ve sezgisel olan farklılıklar? Yine görüşüme göre bu, insanlığın en benzer  en temel en içgüdüsel varoluş biçimlerine ulaşmaya çalışırken şehrin fotoğrafçıya verdiği ve derinlerdeki ruhun, ‘işte ben buradayımı’ fazlasıyla hissettirdiği sezgisel şartlardır. Benim için Tottori’nin derinlerde yatan ruhundaki en büyük farklılık attığım her öznel adım da bana sonsuz bir samimiyet ve güven hissi vermesiydi, bu durum bir fotoğrafçının kozasını oluşturabilmesi için olabilesek en iyi  durumlardan birisiydi ve umarım fotoğraflarıma bakan sizler bunu görebilirsiniz. 

Tottori’de kısa sürede tanıdığım ama derinliği, sürenin tersine çok uzun olan arkadaşlıklarım oldu. Onlar benim icin yerelde Tottori halkının  evrenseldeyse, tüm insanlığın ruhunun aynadaki görüntüleriydi. Ben buradan tanışma sırasına göre; Key , Makoto ve ailesine Emikio, Eko ve Mine’ye, Chioosamura ve ailesine, Kogici’ye, Kyoko ve ailesine ve çok sevgili Suga, Gak, Mika,Kaziki, Naziki, Tsukuru ve küçük Sola’ya, Nao’ya ve Satoko’ ya ve bana fotoğraf çektiren ve çekmeme yardımcı olan tüm Tottorililere teşekkür ediyorum.

Küçük Adam 

Küçük adam dedemin ve savaşta hayatını kaybedenlerin hafızasına bir yolculuk Her şey, 30 yıldan fazladır cüzdanında sakladığı bir kağıda yazdığı isim listesinden başladı. Bu isimleri her okuduğunda derinden etkileniyordu. Evlerinden götürülmüş ve o zaman beri de haklarında hiçbir haber alınamayan bu insanlar dedemin arkadaşlarıydı. Aslında onların hiç olmadıklarına dair bir hissim vardı, hepsi bu yıllar boyunca dedemin hafızasında kendilerini gösteriyorlardı. Bu listeyi nereden bulduğunu hiç bilmedim, ta ki yıllar sonra gidip bu isimleri araştırmaya karar verene kadar.

 

Beyaz Yalanlar 

Bu tercihi yapmayı, yani okulda olunması gereken saatler boyunca başka bir yerde bulunmayı, öğrenciliğin getirilerinden bir tanesi olarak baştan kabul ettiğimizde, aslında zil çaldığında tenefüse çıkmak, ev ödevi yapmak ya da sınav olmak kadar olağan bir eyleme dönüştürebiliriz. Yine de, bir yasağı delme, sunulmuş kuralların dışına çıkma dürtüsünün, insan hayatının herhangi bir çağında degil de, özellikle lise döneminde ortaya çıkması ve ergenliğe rastlaması tesadüf olmayabilir. Okuldan kaçmak ise bu amaca yönelik en kestirme yollardan bir tanesi doğal olarak. Otoriteye karşı gelmenin, farklı bir duruş benimsemenin ve yalanın çekiciliğinin yarım bir güne sığdırılmıs hali.”

Hepsev, S. (2007) / ‘Tarık was here’ ya da ‘Bazı Sıradan Karşılaşmalar’

“Beyaz Yalanlar” 2006-2007 senelerinde İstanbul’da okul kıran gençlerin fotoğraflarından oluşuyor. Bir taraftan bu ufak başkaldırışa selam niteliğindeki fotoğraflar, diğer taraflardan da gençlerin hayatlarında yerleşmeye başladıkları sosyal rolleri görünür kılmaya çalışıyor. Taptık’ın üretiminden sonra dört sene boyunca sergilemediği bu seri, ilk defa bir fotoğraf gösterisi olarak sunulacak.

 

İlginizi Çekebilir

Vefat: Kadir İstifçi

Değerli üyelerimiz büyük bir üzüntüyle vefatını öğrenmiş olduğumuz EFSAD Kurucu üyelerimizden Kadir İstifçi’ye Allah tan …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir