ESKİŞEHİR BELGESEL FOTOĞRAF GÜNLERİ kapsamında, Fotoğrafçıların kişisel çevrelerine çevirdikleri bakışları sayesinde ortaya çıkan 7 hikâye bu bölümün davetli çalışmalarını oluşturuyor.
13 Ocak Cuma 19:00
Özdilek Sanat Merkezi
YAKINIMIZDAKİLER Fotoğrafçı için en yakınındakilere bakmak hem en kolay, hem de en zor ama mutlaka en özel olandır.
Yakınımızdakileri fotoğraflamak, kimi zaman hasta bir anneye moral vermenin, kimi zamansa yıllarca görüşmediğin babayla yeniden ilişki kurabilmenin bir yoludur. Belki bir adım geri çekilip bakmak ya da yıllardır yapamadığın iç hesaplaşmayı yapabilmektir. Başka hiç kimsenin olamayacağı bir mesafede olmaktır. Kimi zamansa çocuklarının büyüme süreçlerini en içten şekilde fotoğraflayıp her şey çok uzak birer anıya dönüşmeden önce onlara verilebilecek en güzel hediyeyi vermektir.
PROGRAM
Büyük, Küçük ve Aradaki Herşey 15’00” Nilüfer Gökeşmenoğlu Zwart
Babam Gibi 02’35” Maika Elan
EV 03’42” Günseli Baki
Babamı Keşfetmek 05’22” Diana Markosian
Lütfen Değişme! 05’00” Merve Bozcu
Dünyanın Kenarında( Aile ) 16’12” Alain Laboile
Kanser Ailesi ,Devam Ediyor 04’29” Nancy Borowick
Büyük, Küçük ve Aradaki Herşey
Hollanda’dan bir hikaye.
Uçamayıp martıları kıskanan, kendisinin yaptığı uçurtma ile fotoğraflar çekerek mutlu olan bir baba ve kasaba kasaba dolaşıp cam negatifler toplayan, içinde ki detaylarda zaman yolculuğuna çıkan oğulun hikayesi.
Nilüfer Gökeşmenoğlu Zwart
Psikolojik Danışmanlık bölümünde doktora programını tamamlamıştır.Halen bireysel danışmanlık yapmakta, şirket eğitimleri hazırlayıp sunmaktadır.
1986 yılından bu güne çeşitli fotoğraf etkinliklerine katılmış, Günedoğu Anadolu Projeleri’nde (GAP), 2. ve 3. İstanbul Saydam Günleri organizasyonunda ve Fotoğraf Vakfında aktif görev almıştır. Galatafotoğrafhanesi Fotoğraf Akademisi Belgesel Fotoğraf programında ”Fotoğraf ve Psikoloji” konusunu paylaşarak, söyleşiler ve workshoplar düzenlemektedir. Son yıllarda “Belgesel Video” çekimlerine yönelmiştir.
Babam Gibi
Babam kanser tedavisi görmekteydi. Aylarca sağlık sorunlarından dolayı yatağından çıkamadı. Kısa sürede 20 kilo verdi. Bir gün onu kıyafetlerini giyerken seyrettim. Kıyafetlerin içinde ne kadar küçük kaldığını görünce şaşırdım. Yetişkin kıyafetleri giymeye çalışan bir çocuk gibi görünüyordu, ebeveynlerin kıyafetlerini giymeye çalışan bir çocuk gibi. Bir anda kendimi büyümüş gibi hissettim.Birden babamın beni parka götürüp bana oyuncak hayvanlar aldığı zamanları hatırladım. Aynı zamanda benim komik fotoğraflarımı çekerdi. Şimdi aynı şeyi yapmanın sırasının bana geldiğini düşündüm. Eski günlerdeki gibi aynı parka gittik ve eski günlerdeki gibi oynadık. Bir kaç saat dışarıda kalmak onun için başa çıkması çok zor bir şeydi.Bu fotoğrafların onun moralini düzelteceğini ve hissettiği kadar hasta olmadığını ona göstereceğini umuyorum. O benim kalbimde her zaman mutlu ve iyimser bir insan kalacak.Küçük maceramız başladı, tıpkı eski günlerdeki gibi…
Maika Elan
Elan, Hanoi’de yaşıyor ve serbest fotoğrafçılık yapıyor. Hanoi’ de İnsan ve Toplum Bilimleri Üniversitesinde Sosyoloji Eğitiminin ardından, 2008 yılına kadar geçen sürede günlük ve özel hayatını fotoğrafladı. Daha sonra moda firmaları ve editörlerle çalışmaya başlayan fotoğrafçı, 2010 yılında belgesel fotoğraf projeleri üretmeye başladı. Vietnam’daki gay çiftlerin özel hayatlarına odaklanan “The Pink Choice” isimli ilk çalışması Amerika, İngiltere, Almanya, İtalya, Romanya, İspanya, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi bir çok ülkede basılı ve online olarak yayınlandı. 2010 yılında Indochina Media Memorial Foundation tarafından en iyi proje ve en iyi tek fotoğraf olmak üzere 2 ödül aldı.2012 yılında, “The Pink Choice” çalışması Asyalı Kadın Fotoğrafçılar yarışmasında finale kaldı. İlk kişisel sergisi Hanoi Goethe enstitüsünde sergilendi.
EV
Samatya’da bir apartmanın en üst katı.
Aynı apartmanda yaşayan çocuklarının ve torunlarının her akşam ziyaret ettiği ve bu ziyaret rituelinin yıllar boyunca devam ettiği yer, büyükanne ve büyükbabanın EV’i.
Çocukluğumu düşündüğümde, kocaman bir aileyi buluşturan bu küçük apartman dairesini, belki de, kendimi ilk kez güvende hissettiğim bu EV’i hatırlıyorum; ailenin en büyük son üyesinin ölümünden sonra, 11 yıldır hiç kimsenin girmediği yeri.
EV, belleğime tatlı bir anı olarak yer eden ilk kayıtların peşinde, orada rehin kalmış hatıralara doğru bir yolculuk.
EV, ölümden geriye kalanların hikayesi.
EV, zaman içinde bir yer…
Günseli Baki
Günseli Baki, 1976 yılında, İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde okurken tanıştığı fotoğrafla olan yolculuğuna, ilk temel eğitimini 1999 yılında Fotograf Evi’inde alarak başladı. Eğitimine, Galata Fotoğrafhanesi İleri Fotograf Atölyesi ve Fotoğraf Akademisinin bir yıl süren Belgesel Fotoğraf Programına katılarak devam etti. 2015 yazında Magnum Photos fotoğrafçısı Nicos Economopoulos’un On The Road Photography atölyesine katıldı. Halen fotoğraf eğitimine ve belgesel fotoğraf projeleri üretmeye devam etmektedir.
Babamı Keşfetmek
Tüm yaşamım boyunca babam aile albümlerindeki bir boşluktan daha fazlası olmadı. Bir boşluk. Hatırlatan hiç bir şey yoktu. Sadece bir kaç çocukluk anısına sahiptim. Bir tanesi küçük bir apartmanda beraber dans ediyorduk. Bir diğerinde, o ayrılıyordu. Ayrılıyor gibiydi. O anda iyi görünüyordu. Babam bir kaç aylığına aramızdan ayrıldı. Sonra birdenbire eve geri geldi. Bir gün bizim ayrılmamıza dek. Yıl 1996 idi. Annem birden bizi uyandırdı ve eşyalarımızı hazırladı. Bir yolculuğa çıkacağımızı söyledi ve sonraki gün Kalifornia’da yeni evimizdeydik. Babama asla hoşçakal diyemedik. Anneme göre onu unutmak en iyi çözümdü. Annem, aile albümündeki her bir fotoğraftan babamın resmini kesti. Ama bu boşluklar benim için onu umutmayı daha da zorlaştırdı. Sık sık bir babam olsaydı nasıl olurdu bunu merak ettim. Hala da merak ediyorum.
Diana Markosian
Yüksek lisansını Kolombiya üniversitesinde foto-muhabirliği üzerine yapan Ermeni asıllı Amerikalı fotoğrafçı Diana Markosian, farklı coğrafyalarda kişisel ve editoryal işler üretmekte ve çalışmalarında çoğunlukla bellek ve mekan arasındaki ilişkiye yoğunlaşmaktadır. New York Times, New Yorker ve Time Magazine gibi dergilerde çalışmaları yayınlanan fotoğrafçı, Reportage by Getty Images tarafından temsil edilmektedir
Lütfen Değişme!
Her şeyin çok hızlı değiştiği zamanlar… Bizi tanımlayan ne varsa bu hızın içinde kayboluyor. Evimiz, sokağımız, mahallemiz, şehrimiz… Oysa ben bu evi ve bu iki kişiyi iyi tanıyorum. Betona çıkmış ayak izleri, koparılıp saklanmış takvim yaprakları ve kırık dolap camına sıkıştırılmış aile fotoğraflarıyla burası, bu ev, onların yaşamlarının ta kendisi fakat biliyorum ki onlar gittikten sonra bu eşyalar, bu düzen, bu ev hızla değiştirilecek. Bu nedenle bu iki insanın sıradan, belki hiç de ilgi çekici olmayan yaşantılarının her köşesini çok geç olmadan her şey bildiğim gibiyken paylaşmak istedim.
Merve Bozcu
İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. Kadir Has Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon bölümünde yüksek lisansını 2014 yılında Film Noir türü üzerine yazdığı tezle bitirdi.
Şu sıralar, hem sinema hem fotoğraf alanında proje üretmeye devam ediyor.
Dünyanın Kenarında ( Aile )
6 çocuğun babasıyım. Fotoğraf projem aracılığıyla, çocukluğun zamansızlık ve evrensellikle tanıştığı dünyanın ucunda bir yaşamı anlatarak, ailemi onurlandırıyor ve belgeliyorum.
Günden güne çocuklarıma bırakacağım mirası içeren bir aile albümü yaratıyorum. İşim, onların kendi çocukluğu etrafında dönen yaşama biçimimizi yansıtıyor. Fotoğraflarım bunun tanığı olacak. Benim yaklaşımım, bir bakıma bir etnoloğun yaklaşımı olarak düşünülebilir.
İşimin kişisel bir derinliği olmasına rağmen, aynı zamanda insan doğasını anlatan ve izleyicinin benim dünyama girmesine izin veren ve kendi çocukluğunu düşünmesini sağlayan bir iş. Her gün beslenen ve dünyayla internet aracılığıyla paylaşılan fotoğrafik üretimim, iletişimin anlamı haline geliyor; özgürlük, çıplaklık, varolma ve sahip olma hakkında bir sorgulamaya liderlik ediyor.
Alain Laboile
1968 yılında Fransa’da doğan fotoğrafçı Alain Laboile, 6 çocuk babasıdır. 2014 yılında heykeltraş olarak ürettiği sanat ürünlerini fotoğraflamak için başladığı fotoğrafçılıkta, tutkusu olan etnografyanın da etkisiyle, makro fotoğrafçılık tadında çalışmalar geliştirdi. Daha sonra, fotoğraf makinesini kendi ailesine çevirerek, aile yaşam tarzının gerçekçi bir tasvirini yaptığı projesini gerçekleştirdi. Laboile’in çalışmaları dünyanın çeşitli yerlerinde sergilendi ve çalışmalarını ‘Dünyanın Köşesinde’ isimli bir kitapta topladı.
Kanser Ailesi, Devam Ediyor
İnsanlar ölümlülükleriyle yüzleştiklerinde, yaşamı gerçekten anlar ve kıymetini bilir. Nancy Borowick 4. evredeki kanser tedavilerini an be an fotoğrafladığı ailesini konu alan kişisel projesi aracılığıyla bunu anlatıyor. Ölüm karşısında, aşka, yaşama ve varoluşa bakıyor. Anne ve babasının hem bir arada hem de ayrı ayrı dayanma gücüne ve aşkına odaklanarak onların anılarını onurlandırıyor, ve birbirlerinin ardından sadece 364 gün arayla her ikisi de sona yaklaşırken yaşamlarının son zamanlarının hikayesini paylaşıyor.
Nancy Borowick
International Center of Photography belgesel fotoğrafçılık ve foto-muhabirliği bölümü mezunu olan Nancy Browick, New York’ta yaşamaktadır. Aynı zamanda antropoloji mezunu olan fotoğrafçı, The New York Times, Newsday ve Corbis için çalışmaktadır. Çalışmalarının yayınlandığı dergilerden bazıları; International Herald Tribune, CNN, Time Magazine, Photo District News, The Washington Post ve Newsweek Japan.